Sağlıksız Aile Tutumları Bağımlılık İçin Risk Faktörü

Yusuf DURAN

Aile içinde ilgi, sevgi, güven, destek ve dayanışma gibi duyguların varlığı, bağımlılıklar konusunda koruyucu rol oynuyor. Sağlıksız iletişimin söz konusu olduğu bir ailede ise, birçok ruhsal problemle birlikte bağımlılık riski de artıyor. Bağımlılık ve aile ilişkisinin detaylarını Marmara Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Durmuş Ümmet ile konuştuk.

Çocuklarda bağımlılığın önlenmesinde ailenin koruyucu etkisi nedir?

Bağımlılık konusunda yapılan araştırmalar ve gözlemlerimiz göstermektedir ki, bağımlılıklarda birinci sırada etkili olan olgu ailedir. Aile içinde ilgi, güven, sevgi, destek, dayanışma gibi duyguların varlığı bağımlılıklarda oldukça önemli olan koruyucu etkenlerdir. Çocuk veya ergen, aile içinde bu özel duyguları hissettiğinde onu bağımlılığa itebilecek durumlardan uzaklaşmış olur. Yine ebeveynin sağlıklı tutumları, sağlıklı aile içi iletişim kalıpları, ailenin ekonomik koşulları, sosyokültürel özellikleri, sağlıklı rol model olma gibi birçok unsur da aile içi koruyucu faktörlere işaret eder.

Aile içindeki iletişimin bağımlılıkla ilişkisini açıklar mısınız?

İnsanlar olarak hepimiz bir aile içine doğar ve ilk iletişimlerimizi o aile içindeki bireylerle gerçekleştiririz. Ailedeki iletişim sağlıksız olduğunda birçok ruhsal problemin kapısı aralanmış olur ki bunlardan biri de bağımlılık sorunudur. Çocuk, ergen veya yetişkin aile üyeleri birbirleriyle açık iletişim kuramadığında, iletişim baskı, korku gibi duygular üzerine kurulu ise, koşullu sevgiye dayalı bir etkileşim varsa bağımlılık konusu daha beklendik bir hal alabiliyor. Örneğin çocuk evin dışında onu zorlayan bir olay yaşadığında bunu gelip ailesiyle paylaşıyorsa ve birlikte çözüm yolları aranıyorsa, yani bir dayanışma duygusu varsa iletişim sağlıklı demektir. Aksi durumda çocuk, bu zorlukla baş edebilmek için bağımlılıklara yönelebilir. Özetle sağlıklı aile içi ilişkiler, aile üyelerini bağımlılıktan uzak tutma konusunda oldukça önemlidir.

Aile içinde bağımlı üye olması ailenin işlevini ve aile ilişkilerini nasıl etkiler?

Aile içinde bağımlı bir bireyin olması, ailedeki dengeyi ve düzeni altüst eder. Ailelerin birlikte olma, huzuru sağlama, zorluklarla beraber mücadele etme gibi birçok işlevi vardır. Ancak bağımlılık konusu ailelerin kolay kolay baş edebildiği bir durum değildir. Aileden birinin bağımlı olması, aile için travmatik bir yaşantıdır ve uyumu oldukça güç olan bir durumdur. Aile içinde yalan söyleme, maddi konularda kötüye kullanım, şiddete maruz kalma veya bırakılma gibi olumsuz yaşantıların yanı sıra bağımlı bireyin geleceği ile ilgili kaygılar da oluşur. Daha birçok olumsuzluk ailenin işlevselliğini aşağı çekeceği gibi iletişimin kaotik bir hal almasına da neden olur. Özetle problem artık bireyin değil, ailenin problemi olur.

Bağımlı ergenler için aile içinde nasıl bir iş birliği ve eğitim çalışması yapılmalı?

Öncelikle aile üyelerinin ergenle ve ergenden bağımsız bir şekilde bazı eğitimler alması şarttır. Bağımlılıklarla ilgili çalışmalar yapan kurum, dernek ve vakıf gibi birimlerle hemen iletişime geçmek oldukça önemlidir; çünkü aileler bağımlılığı öğrendiklerinde ve devamında çoğunlukla ne yapacaklarını bilememekte ve bu bilinmezlik veya kulaktan duyma bilgilerle oldukça hatalı davranabilmektedir. Bu da ergeni kazanmak yerine kaybetmelerine neden olabilecek tutumlar sergilemelerine neden olacaktır. Benzer sorunlarla uğraşan ailelerle ilgili kurumlar aracılığıyla iletişime geçmek, grup çalışmalarına katılmak son derece etkili sonuçlar doğurmaktadır.

Anne-baba tutumlarının bağımlılıkların oluşmasında etkisi nedir?

Anne-baba tutumlarının bağımlılıkların oluşmasında çok fazla etkili olduğu bilinmektedir. Örneğin ilgisiz aile ortamında yetişen çocuklar bir denetim mekanizması olmadığı için bağımlılıklar konusunda daha dezavantajlı bir hale gelmektedir. Öte yandan baskıcı, otoriter aile ortamlarında da çocuk evde kabul göremediği ve sürekli eleştirilip olumsuz durumlara maruz bırakıldığından bağımlılıklara yönelebilir. Aşırı izin verici ve hoşgörülü ailelerde de çocuğa sağlanan sınırsızlık yine bağımlılıklarda bir risk durumudur. Mükemmeliyetçi ailelerde çocuğa çok fazla beklenti yüklendiğinden çocuk bu duygusal zorluklarıyla baş edebilmek için bağımlılıklara yönelebilir. Yani ailenin sağlıklı olmayan tutumları ile bağımlılıklar arasında yakın bir ilişki bulunmaktadır.

Aile yapısının (tek ebeveynli, çekirdek aile, geniş aile gibi) bağımlılığı önlemede ya da bağımlılığa yönlendirmedeki etkisinden bahsedebilir misiniz?

Bağımlıkların ortaya çıkmasında veya önlenmesinde ailenin önemi açıktır; ancak bağımlılıklarda ailenin tipinin dolaylı etkileri olabilmekle beraber asıl olan aile içi ilişkilerin niteliğidir. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Tek ebeveynli bir ailede yetişen çocuk denetim mekanizmasının zayıflığı nedeniyle bağımlılığa daha açık olabilecekken oldukça bilinçli bir tek ebeveyn bu durumun gayet iyi önüne geçebilir. Öte yandan çekirdek ve geniş ailelerde ilgi ve denetimin fazla olması koruyucu bir faktör olabilecekken; ilgi ve sevginin verilmediği bir çekirdek veya geniş ailedeki çocuk bu ilgi ve sevgiyi alabilmek için bağımlılıkla ilgili riskli ortamlara yönelebilir. Özetle, aile tipi için direkt bir açıklama yapmaktan ziyade o aile içindeki dinamikleri incelemek gerekir.

Çocuğunun bağımlı olduğunu öğrenen anne-baba ne yapmalı?

Çocuğunun bağımlı olduğunu öğrenmek daha önce bahsettiğimiz gibi ebeveynler için travmatik bir durumdur. Aileler bu durumda kısa bir şok yaşayıp sonrasında da durumun gerçekliğini inkâr etmeye çalışırlar; daha sonra kendilerini suçlama pazarlığına girişir ancak en sonunda durumu kabullenirler. Kabullenme aşamasına kadar gösterilen hatalı tutumlar çocukla ilgili bu olumsuz durumu daha da içinden çıkılmaz bir hale getirebilir. Hatta kabul konusunda zorlanan ebeveynlerin çok daha sağlıksız tutumlar geliştirdiğini gösteren araştırmalar mevcuttur. Bu noktada ebeveynler durumu kendi başlarına yönetmektense bu alandaki uzmanlardan hızlıca yardım talep etmelidir. Duygularını nasıl ifade edebileceklerini ve çocuklarıyla nasıl sağlıklı iletişim kurabileceklerini öğrenmelerinde ailelerin uzmanlarla yürüttüğü süreçlerin daha sağlıklı ilerlediği bilinmektedir.

Bir risk faktörü olarak akran zorbalığının bağımlılıkla ilişkisi hakkında neler söylersiniz?

Özellikle ergenlik döneminde akran ilişkilerinin oldukça önem kazandığı bilinmektedir. Ergenler bu gelişim döneminde akran etkisine son derece açıktırlar. Özellikle akranlar tarafından kabul görmek, bir gruba ait olmak onlar için çokça önemlidir. Ergenlerin akran baskısı ve zorbalığı sonucunda bağımlılığa yönelme ihtimalleri oldukça yüksektir. Yapılan araştırmalar sağlıksız ergen ilişkilerini bağımlılıklarda bir risk faktörü olduğuna işaret etmektedir. Akranları tarafından kabul edilmek için akran baskısına boyun eğmek bağımlılıklarda bir neden olabilirken, akran zorbalığına maruz kalmak da önemli bir diğer sebep olabilir. Eğer ergen, ailesinden ve okulundan uğradığı zorbalık konusunda yeterli desteği göremiyorsa, bağımlılıklara bir baş etme yolu olarak yönelebilir. Bu noktada okulların zorbalıkla ilgili olarak önleyici ve düzeltici rehberlik çalışmaları oldukça önem arz etmektedir.

Akran zorbalığına maruz kalan çocuk anlaşılabilir mi? Anlaşılabilirse belirtileri nedir?

İyi bir gözlemle çocuğun akran zorbalığına maruz kalıyor olduğu anlaşılabilir. Akran zorbalığına maruz kalan çocuk ve ergenlerde en sık görülen davranış sorunları şunlardır: içe kapanma, öfke kontrol zorlukları, ders başarısında düşüş, okula gitmek istememe ve devamsızlık sorunları, aileden normalden fazla para talep etme veya gizlice para alma, aile bireylerinden uzaklaşma, uyku sorunları, okul eşyalarının zarar görmesi, bedeninde çizik veya morluk gibi durumlar, yeme problemleri. Çocuklarında bunlara benzer değişiklikler fark eden ailelerin hassas davranması akran zorbalığının önüne geçmek için önem arz etmektedir.

Ailelerin akran zorbalığına karşı alması gereken önlemler nelerdir?

Öncelikle çocuklarını öz güvenli yetiştiren, aile içi açık iletişimi sağlayan aile ortamlarında büyüyen çocukların zorbalığa daha az maruz kaldığı bilinmektedir. Çocuğu ile okul yaşantısı hakkında konuşan, bir sorunu olduğunda çocuğuyla beraber çözüm yolları arayan, gerektiğinde okulla iletişim içinde olan ebeveynlerin çocukları avantajlı durumdadır. Çocuklarını zorbalık konusunda bilgilendiren, böyle bir durumda her zaman yanında oldukları mesajını veren ilgili ebeveynlerin çocukları zorbalığa daha az maruz kalmakta veya kalsa bile bunun üstesinden daha kolay gelebilmektedirler. Okulla en çok da rehberlik ve psikolojik danışmanlık birimleriyle iletişim içinde olmak bu konuda önemlidir. Çocuğun okul süreçlerini yakından takip etmenin de zorbalığın önlenmesinde önemli bir husus olduğu bilinmektedir.

DOÇ. DR. DURMUŞ ÜMMET KİMDİR?

Lisans eğitimini Marmara Üniversitesi Atatürk Eğitim Fakültesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık alanında 2003 senesinde tamamladı. Aynı üniversitede Eğitim Bilimleri Enstitüsü Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalında yüksek lisans (2007) ve doktora eğitimlerini (2012) tamamladı. 2003 yılında beş ay süreyle Kilis Rehberlik ve Araştırma Merkezinde psikolojik danışman olarak çalıştıktan sonra, 2004 yılında Marmara Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalışmaya başladı. 2012 yılında öğretim görevlisi doktor olarak ders vermeye başladı. 2017 yılında yardımcı doçent kadrosuna atanan Ümmet, 2018 yılında Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Anabilim Dalında doçent oldu. Doç. Dr. Durmuş Ümmet, halen aynı bölümde öğretim üyesi olarak çalışmakta; lisans, lisansüstü dersler yürütmekte ve yüksek lisans ve doktora tezlerini yönetmektedir. Ayrıca, yine aynı bölümde, Bölüm Başkan Yardımcısı olarak görev yapmaktadır.